Buraya aktarılan
yazının tamamen kurgusal olduğunu söylemek zorundayım. Hayalleri ile avutur
insan kendisini ezcümle yaşamak zorunda olduğu sıkıntıların üstünü örtmek için
Olağanın dışında
gökyüzüne bakmak gerektiğini düşünüyorum her gün kafanı kaldırıpta yeni şeyler
göremiyorsan körsün. İşte bunu yapan birisiydi; Şafakbeğ
Yolda yürürken
ağır ve kararlı yere basardı. Temas ettiği yerle sanki akdi vardı. Bütün organlarını
tam teşekküllü çalışıp çalışmadığını kontrol ederdi bütüncüldü. Bütün organların
koca kâinatla kesif bir ilişki içinde olduğunu düşünürdü. Damarları gök taşlarına
mesaj veriyor, uydular gezegenler kalbiyle veya zihniyle iletişim kurmaya
çalışıyordu. Masum düşüncelerdi insan merkezli olmayı arzu ediyordu. Vasıfsız değildi
aciz insan telkinleri arşta gezmesine engel oluyordu. Şefakbeğ çevresinde
kulağını boş yere dolduran şayialara pek inanamazdı, gerçekçiydi yalnız
kendisini arşınlamak işitiyordu. Sınırsız ufuklarda kendini bulmak istiyordu.
Kalabalık yerlerde
dolaşmayı sevmezdi. Tenha yerlerde kişioğlunun göremeyeceği birşeyler arardı
bulurmuydu bilemeyeceğim. O duyarsız değildi sakindi sadece engelleyemediği
bazen uçup giderdi, yanındaki adama durakta dalıp giderdi. Ağzı değil gözleri
konuşurdu bazen de hiç susmazdı o gözler, bazen de çok asabi ve öfkeli
konuşurdu o gözler
Aslında sıradan
iyi bir vatandaştı Şafakbeğ sadece çok düşünür belkide düş görürdü.
Eskibey Ahmet
