16 Ağustos 2025 Cumartesi

Ope-13 Kapsulü, 2525

 Ope-13 Kapsulü, 2525

Görev: Int Eritus,


“Bu ses kaydını, beyaz toz simlerle süslenmiş ve siyah boya üzerinde yer yer renkli gradyanlar

oluşturan fırça vuruşlarıyla resmedilmiş kozmik tuvale bir mürekkep damlası olması umuduyla kaydediyorum.


Şu anda, biricik gezegenimizden bize insanlığın son umudu olarak miras kalan, A3760 yaşam istasyonunun 38.000 km üzerinde, insanoğlu için kritik bir görev olan Int Eritus görevini gerçekleştirmek üzere Ope-13 kapsülünün içerisinde, yuvarlak iç bükey camdan dışarıya doğru gözlerimi dikmiş, çevremi adeta seyirci gibi saran, parlak kedi gözleri ile bu karanlık sahnedeki süzülüşümü takip eden ve karşılarındaki sanatçının nefes kesecek performansını bekleyen yıldızları seyrediyor, eşsiz şovumu gerçekleştirmek üzere kondüvitin işaretini kolluyorum. Buraya geleli çok olmadı; Patilerini bacaklarıma dayayıp son kez omzuma çıkmak isteyen sevgili dostum Chicko’nun suratına kapıyı kapatmamın üzerinden yirmi iki saat, toplantı odasında görevin nasıl ilerletileceğine yönelik brifing veren ekip arkadaşlarıma sarılıp vedalaşmamın üzerinden on altı saat, Sevinç çığlıkları ve gözyaşlarıyla beni uğurlayan insanların yüzlerine gülümseyerek onlara el sallamamın üzerinden 11 saat, ana merkez üssü ile iletişimi tamamen kesmemin üzerinden ise sadece 1 saat geçti. 


Kapsülün içerisinde görevi yapabilmem için bana yetecek 30 dakikalık bir oksijen, kayıt cihazımın hafızasında bu kaydı tamamlayabilmeme yetecek kadar şarj ve bu sözleri sığdırabileceğim kadar hafıza kaldı. 


Int Eritus… Yeni dünyaya açılan bir kapı, yeni bir hayat, yeni bir başlangıç ve yeni olasılıklar…

Kapsül ile gökyüzüne yükselirken, aşağıdan bana doğru el sallayan, mutluluktan yerinde duramayan, konfeti patlatıp, elmacık kemikleri çatlayana kadar sevinç çığlıkları patlatan insanların ağızlarına aldıkları yegane sözcükler bunlardı. Bu görev onların yıllarca bekledikleri tek şeydi. Onlar için beyaz duvarlar, titanyum sütunlar, ve minimalistik bir stil ile dizayn edilmiş  bu tekdüze yaşam istasyonunun, bizi keşfettiğimiz yeni gezegene götürecek tek çıkış kapısı bu görevdi. Bu yüzden hissettikleri heyecanın, mutluluğun ve umudun her bir zerresi yüzlerindeki en ufak kas hareketlerinden belli oluyordu. Bu görevi tamamlamak için görevlendirildiğimde bedenimi ve ruhumu saran hisler ile aynı hislerdi bunlar. Sanki istasyonun her bir yerinde, her bir insan aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri arzuluyordu ve bu hislerin oluşturduğu enerji bana ulaşıp güçleniyor sonrasında da daha güçlü bir şekilde bana bel bağlayan istasyon halkına geri dönüyordu. Şu anda, güçlenerek büyüyen bu duygusal döngü insanları senelerdir hayalini kurduğumuz yaşama taşıyor ve ben bu yolculukta yeni medeniyetin temelini atacak nesle önderlik ediyorum. 


Doğrudur, bir nesle önderlik ediyorum. Yaklaşık 5 ay önce, tuvalette sıçarken beni ziyarete gelen gri renkli, yer yer vücudunun bazı bölgelerinde mavi neon doğum lekeleri olan, kafası bir tenis topu kadar küçük, gövdesi kafasının 20 katı büyüklüğünde, gözleri uçağın kokpit camına benzeyen, dudakları göbek deliğini andıran ve benimle sadece sözcükleri tersten söyleyerek anlaşabilen eşsiz güzellikteki (!) bir uzaylıyla yaptığım anlaşma gereği az önce hiper uzay ile yirmi otuz kadar silahlı uzay gemisi istasyonun etrafını sardılar. Hepsi ellerinde mantar tabancası tutan damla balığına benziyor. İstasyondaki insanların bakışlarını tahmin edebiliyorum. Yeni bir medeniyet kurmak isteyen insanların bakışlarını…


Medeniyet… Üretmek ve tüketmek… Tükenmeleri için yeni insanlar üretmek. Savaşlarda, katillerin mermilerinde, iş yerlerinde, hastanelerde, evrende herhangi bir yerde tükenmeleri için insanlar dünyaya getirmek… Düşünebilen, anlamlandırabilen, empati yapabilen, vahşi ve içgüdüsel davranan insanoğlunun kurabileceği tek medeniyet budur. Hiçliği, onun farkında olarak besler. Yok etme ve yeniden yaratma döngüsünde takılı kalmış bu sistem hep yutacak bir yem bulur, çünkü sistem sadece kendisine adak vermek isteyen canlıları barındırır. Sebepsiz bir adak değildir bu, kimisine göre tanrının emri, kimisine göre doğanın kanunu, kimisine göre de delik bir prezervatiftir. İroniktir ki bu adaklar önce varlığa varmak için, sonrasında da hiçlikten kaçmak için yarışır. Ama yapacak bir şey yoktur, o bir adaktır. İntikamını da kendi adak veya adaklarını yaratarak alır. Bu gerçektir. Bu saçma döngüyü ortadan kaldıracak tek şey ise bir “öteki” dir. 


Bu uzaylı “ötekiler” evrende büyük bir değişime sebep olacak. Yeni medeniyetin temelleri biraz sonra insanlığın yok edilişi ile atılacak, çevresine ve kendine zarar vermekten öteye geçemeyen ve akıllanmayan türün sonu gelecek. Üstelik “ötekiler” bunu sadece istasyondaki Uranyum depolarının yerini onlara söylemem karşılığında yapacaklar. 


İstasyonun etrafını saran uzay gemileri kondüvitin beklediğim işaretiydi. Her şey buraya kadar… Bir süper kahraman, filmlerini mutlu bir sonla bitiren bir film direktörü veya bir kurtarıcı yok. Şuan 25 dakikalık bir oksijenim kaldı. Anlaşma gereği, bu süreyi de en sevdiğim şarkıyı dinleyip, karşımdaki kıyameti seyrederek kullanacağım. Daha fazla beklemenin de bir anlamı yok.


Ve Perde! 


Time is never easy when you’re alone


Your mother, she always told you to hold your own


'Cause this is real life, oh no


You can’t fight it, oh no


'Cause this is real life


Bızztt Bızztt… Viyu viyu… Duru… Hee… Orospu çocuklarııı… burayı değ…


takkiD takkiD !

iligveS noysatsi ıklah !

eziS tia muynarU adnıraloped kamlırıtşılaç erezü pike ıralşadakra royınara ! "  



Nen