lise 1'deki bariz anılardan birisi Biyolojici Toto Bekir Bulut'un sınıfa uğultu olduğunda "itin dölleri" diye hitap etmesiydi buyrun bize hücre anlatacak öğretmenin eğitim şekline bakınız, bir kişi dahi itiraz etmez mi? Sen kimsin bize böyle hitap ediyorsun. Sanırım o dönem Mişvarin ve arkadaşlarının bedenleri değil sadece ruhları da eziktir. İtiraz yok! Sınıfın en çalışkanından en uslusundan en berbatına kadar herkes itin dölü.
Her ne ise o belki Tanrı kulağına bir şey fısıldar neden hep akıllı olanı yapma eylemi içindeyiz? Neden karnımız acıktığında yemek eylemi üzerine oluruz. Akıllı olanı yapma eyleminin tersi nedir? Mişvarin aradığı bir şey var o nedir bilmiyor? Bir şey var ne o herekesin aradığı bir şey herhalde onu bilmiyor sualler zinciri sanırım.
Medeniyetler yıkılıyor yeniden kuruluyor Cyberpunka bir gidiş var emin olmak ve olmamak arasını kestirmek güç değildir. Hala ilkeliz gözlerinin içine bakan bir çift retinadan bunu anlamamak zor değil.
Lise -1 9-C sınıfı okul numarası 981 8+1= 9. sınıf evden okula çıkmak için ayakkabılıktan kahverengi o zamanın modası olan sivri burun ayakkabısını çıkardı giydi. ayağına bir şey temas etti. Ayakkabısının içine iliştirilmiş bir not. Bu bugüne ışık tutacak M.Ö. 2025 M.S. 2025 bu hadise 2005 te oldu. Kağıtta sadece " Yakın Kılar " yazıyordu ve sanırım altındaki akadcaydı. Ninova locası toplantısına davet edildiğini hiç aklına dahi gelmedi. Bu hikaye 27 Aralık 201+8 deki yazılmış olan sahte kimlikli gerçek hikayenin yansımasını teşkil etmektedir. Orada bir kısımda belirtilen ayrıntıya yer verilmeyecektir burası içinde kesinlikle geçerlidir. Çünki bu havasını soluduğu şehir bu medeniyetin iktisadi başkentiydi. Bu grup oradakilerden farklıdır. Toplantı kısa sürdü ve sadece arka sırada oturuyordu. Bu kadar. Gereken mesaj alınmıştır. İşte o hikaye o günde belirtildiği gibi kim bilir ne zaman berdevam edilecektir denildiğinde bugün devam niteliğini biraz kazanmaktadır. İşin garibi toplantının tren garında olmasıydı.
Kim düşüncelere gem vurabilir ki? 9-C sınıfı Flavionun lisedeki sınıfı rezil bir sınıftı. Bu lise alt sınıf halklardan oluşan kolpalığın cirit attığı bir okuldur. Aşırı kalabalıktır. sınıflar 60 - 70 kişiliktir. A'dan başlayıp U'ya kadar o dönem sınıf vardı. harfin ilki not ortalaması orta okuldan intikal eden en kötü sınıftır. Yani 9-U sınıfı en çalışkan 9-A sınıfı en boktan sınıftır. Flavio Mişvarin 9-C 981 nosu ile sondan üçüncü sınıfta okuyor seviye olarak kötü sınıftır.
Orta sıranın en önündedir. Flavio, Alper ve Hasan Hüseyin Balıkçı adlı üç kişi bu sırayı paylaşmaktadır. deftere yazı yazması çok zordu. Derslerle alakaları yoktur. Muhtelif sınıf tekrarı yapan tipler vardı. Bunlara çift dikiş denirdi. Hasan Hüseyin Balıkçı sessiz ağzından kelimeleri dair tabiatının gereği aşırı sessiz çıkardı. Yaman garibanlık ne denilir ki? Masumiyet vakfediyordu. İmkanı kısıtlı mahallede oturuyordu. Merhum Sivaslı Zülküf ile aynı mahalledeydi. Kendisine Balık derlerdi. İyi bir insandı. Bunu gerçekten bir insanın arkasından söylenebilecek muazzam bir sözdür. İyi bir insandır. Bir gün okula ağzı yüzü şiş geldi. Mahalleye giderken Kanını siktiklerim çevirmiş çocuğu sebepsiz dövmüşler. Yemin billah içimiz parçalandı. Lan sülalesine kaptırdığımın çocukları böyle mazlum bir adama saldırmak şeref meziyetlerinin en aşalığı değil mi? Gerçi çocukların bombalanıp betonlar arasından cansız bedenlerinin çıkarıldığı dünyayı canlı izliyoruz. Dünyada sebepsiz suç işleyenlerin götüne oklava sokmak lazım bu genel dünya yasası olmalıdır.
Flavionun ağzından hiç unutamadığı ağır vakayı dinleyelim;
O yıllar koridorlarda öğretmenler nöbet tutarlardı. İtin dölleri olan talebeleri zil çaldıktan sonra sınıfa tavuk gibi tıkıştırmak içün.
Birgün bu durumdan aşırı bunalmış bir koridor kahpesi öğretmene denk geldi. Normalde adeti değildi ama zil çaldıktan sonra hocanın gelip gelmediğini bakıvermek istedi. Fakat yine orta okuldaki resim hocasından yediği dayak gibi koridor nöbetçisi hoca sınıfa dalıverdi. ilginç olan yine kadındı. Flavio hamle dahi yapamadı kadın ön saçlarından tuttu önce sağa sola çevirdi. sonra sağlı sollu patlattı. Aklından çıkmayan nedir biliyor musunuz Flavionun? Sınıf alkışlıyor evet sınıf alkışlıyor kıpkırmızıydı. Millet masaların üstünde nara atıyor ve oley diye alkışlıyor. Belkide hayatında hiç bu kadar aşağılanmamıştı. yaklaşık 65 kişi masaların üstünde tepinerek alkışlıyor olaya bak. Ve kusura bakmayın Flavio adına ben özür diliyorum ve aklına gelen nedir biliyormusunuz söyleyip söylememe noktasında arafta kaldım. ama bilenen bir laf ... olanın dini olmaz. İşin garibi 20 sene geçmiş Floviocuğum çık diyorum akıldan çıkmıyor böyle en müstesna zamanlarda soframıza meze oluyor işte ne yapacaksınız. Lütfen nezaketli olun!
Flavio Mişvarin okumayı bırakmak istiyordu. Bunun emarelerini görüyordu dersleri çok kötüydü ortam çok kötüydü, tuvaletlerde sigara içilmeyen lise yoktur. Hasan Hüseyinde bir gün kahvaltıda balık yemiş ve koku üstüne sinmişti. Kimya hocası Yunus Yücel çok kaba ve çirkin birisiydi. Bütün bu kötü olgular nasıl bir araya gelebilirdi? okulun ilk haftası orta okuldaki hoşlandığı kız gelmişti nezaketle red etti. Şu koluna en iyi arkadaşının ismini yazan hanımefendi yolu açık olsun.
Yarı yıla girmeden ailesine söyledi. Mişvarin okumayacaktı. Hiç umursamıyor bari ibadet edeyim dedi. Okulun mescidini merdiven arasına yapmışlardı. İçeri girdi Paul Gauguin'in tablosu vardı D'où venons-nous ? Que sommes-nous ? Où allons-nous ? Ne alaka böyle bir tablonun ne işi vardı? Tablonun duvarla arasına kağıt iliştirilmiş açtı okudu. Beyaz şehir otobüs duraklarından Yüce gönüllüyü gördü. Onun bir kere elini sıkmıştı. Locanın başkanıydı. " Ve yapman gereken ne ise onu yapman için erken, Yapmaman gereken ne ise onu yapmaman için geç dedi " Mişvarin anladı kontrol onlarda okulu bırakmaktan vazgeçti. Mişvarinin ilginç hasletlerinden bir tanesi hatırlıyordu. Bariz bir takım durumları unutmuyordu.
Okulda ön sıradayken arka sırada habibe oturuyordu sürekli onunla didişiyordu, habibe sırtına kalem batırıyordu. Onunla sürekli tartışıyordu. O yıllar ilginç münasebetlerin olduğu zamanlar ve geçerli olan orman kanunlarıydı. Mişvarin bir gün çok sinirlendi ve böyle bir didişme anında habibeye bir tokat yapıştırdı. Bir kadına asla el kalkmamalıydı olması gereği varmış oldu. Canına tak etti sonra habibeyle iyi anlaştı. Kusura bakmasın.
Flavio o yıllar nescafenin içine limon sıkardı. Kazağı mutfakta dururdu. Akşamları Daniel Bell'in yazılarını inceler ideolojinin seküler bir din olduğuna kanaat getirdi. Sınıfta çift dikiş olan Dinçer tombul Yelizi götürmeye çalışırdı onu tahrik sınırlarını zorlayan birisi bulurdu. Onlarda o yıllar sekülerizmin kurbanıydı. Lise -2 ye geçmeyeceğim o başka hatıratın konusudur. Büşra Çakmak adlı hanımefendi süper bir insandır. Babasının kitapçı dükkanı vardı. Sonraki yıllar onun Abant İzzet Baysalı kazandığını duydu. Şimdi ne yapıyor bilmiyordu. Onun Tayfurdan etkilendiğini düşünürdü. Aslından Büşradan etkilenen Mişvarinin kendisiydi. O yıllar sagonun vasiyet parçası popülerdi. severdi. Mişvarinin kendisi vasiyet edeceği hiç bir şeyi olmadı ve vasiyet bırakacağı bir kızıda olmadı.
Flavio kendisi seküler ve dinsizdir. İlginçtir ki geceleri yüreğini burkan Sıddık el-Minşaviden tilavet dinler duygulanırdı. Flavio Mişvarin hafta sonları yapılan ailecek tüketilen yağ mantısından hoşlanırdı. Hafta sonundan hafta başına doğru yol alan akşam en iğrenç akşamdır. Hatırat hatırat hatırat masa bile hatırat Flavionun lise birinci sınıfta ne kadar itici bir topluluk bir araya gelmişti. Sınıfta bir gün masaların etrafa savrulduğu muhteşem bir kavga çıktı. Talat Oray sınıf arkadaşı idi. Ve çok kavgacı yapısı vardı. Cin Yunus denilen bir zıpır ile masanın üstünde vuruştu. Dadaş İrfanda karşısında Ethem midir Hatem midir ne sikimdir çocuğa Flavionun karşısında attığı tokatla neredeyse boynunu kırıyordu.
Yıllar birbirine zincir olmuş halay çekiyordu. ne kimseyi hatırlamak ne kimseyle muhattap olmak istiyordu. Müdür yardımcısı Erdal denen katmerli it çok kötü davranıyordu. Zaten lise berbatın ötesi birde müdür yardımcısı kepçük ağızlı güya matematikçi herkese onurunu kırıcı dayak ve hakaret ediyordu. Birde kapının meşhur bekçisi Bekir sonradan postaladılar bu at kafası iğrenç suratlı bir herifti. Bu kaşar herif okulun giriş kapısındaki odada kalırdı. Bir gün akşam vakti Mişvarinle birlikte torpil attık ve kaçtık. ilk devrimci hareketimizdi. Bende kapıyı sprey boyayla boyamıştım.
Flavio Mişvarin Lise 1'de Kant'ın etik bilinçlendirme açısından ahlak metafiziğinin temellendirilmesindeki buyrukların toplumsal ödevler niteliğinde dayatıldığını keşfetti bu temellendirmeleri kendince uç buldu. sonuç olarak üç buyruktaki kesin ve ödev buyruğunun sonucu pratik buyrukta neticelendirilmektedir. İktisadi şartların her ne kadar insan hayatını doğrudan kuşattığını anlamlandırsa da Kant'tan önce Stuart Mill'in insanın ulaşmak istediği hazların buyruklardan daha baskın olduğunu düşünmektedir. Bu hazlar önce düşüncede sonra bedensel olarak yansımaktadır.
Okulun çıkışında lanet olsun ne kavgalar olurdu. gruplaşmalar keskindi. Taşlı sopalı ve kemerli kavgalar çok şahit oldu. Kemer çok kullanılırdı. Hemen kılıç gibi davranılacak en önemli silah kemerdi. Tanrıya şükürler olsun Melikgazi M.E lisesi bugünlerde yıkılmıştır. Hatıraları ve anıları ile birlikte çürük raporlu aşağılık okul tarihin bir cilvesi bugün yıkılmıştır.
Flavio yağmurun kokusunu çok severdi saçları bozulmasın diye de yağmur yağmasını hiç istemezdi. Bir şey arıyordu ne idi o hiç bulamadı. O yıllar küçük radyolar vardı ondan aldı geceleri TRT 3 klasik müzik kuşağını çok dinlerdi toplantı saatleri de oradan radyo sunucusu tarafından şifreli söylenirdi. Hisli yıllardı.
Geçen şişhane metrosunda gördüm Mişvarini Galata köprüsündeki kafede kahve içmeye davet etti. Biraz aklar düşmüş saçlarına uğruna kitaplar yazdığı aşığından bahsetti gördüm dedi büyümüş serpilmiş kırmızı giysi çok yakışıyordu pembemsi giysisinden bahsetti ve bana hala Türklük mü dedi? Ben ise bırakamıyorum ki dedim. Sende Bilge Kağandan nüfuz etmiş bir gayz taşıyorsun sakin ol dedi. Bende tamam dedim. Ayrılmam gerektiğini Mişvarine söyledim. Ama son kez hala Schubert dinliyormusun dedim? symphony no. 5 hiç unutamam ki dedi.
Bu karşılaşmadan kısa bir süre sonra Mişvarinle Trabzonda sur'un içine yapılmış otantik İsmail Hakkı Berkman kütüphanesinde karşılaştık Lyotard ve Bauman üzerine yemin ediyordu. Hastalığını Kuzey ekspres gazetesindeki bir köşe yazısına iliştirilen kağıttan aldım. Yanına geldim nasıl olduğunu sordum şizoid bir bozukluk sürecinin intrapsişik etkilerini atlattığını söyledi. Klein okumuştur.
Aklına bu aralar sürekli Gabriel Fauré'nin Pavane şarkı sözlerinin takıldığını söylemekte ve 10. sınıfın R harfli sürecinde beğendiği Bahar Bakır'ı sürekli hatırlamaktadır. O da bir ara anlatılır son. K.T. - 3 gelmeli mi?
Eskibeyoğlu A.R.