Aşıklar
Bahçesi
İşte
bu bahçe…
Şu
an sigara içiyorum, turkuaz rengi kamelyasında. Gökyüzünden bakanların
tiksineceği bahçedir. Kayseri Kalesinin devamında sur ’un dibine yapılmış bahçe
ismi ile o kadar tezattır ki az önce meyve suyunun içine doldurmuş oldukları
alkollü içkilerini içen, kamufle olmanın bir tezahürünü yaşayan amcaların
yanından geçtim. Şimdi yazımı daha iyi yazabilmek için köşe tarafında bulunan,
ahşap bir kütüğe tabela biçimi verilmiş “Yoğunburç Kültür Evi” yazan aynı
zamanda Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri şubesi yazmakta olan yerdeyim. Mermer
yuvarlak masası olan umuma açık siyah demir sandalyelere oturdum. Gece
vakitleri kamelya içlerinde ve sur diplerinde esrar çeken gençlere rastlamanız
mümkündür. Aşıklar uğrar mı? Uğrayacak aşıkların kafasına sokayım (bu şakadır.)
hoş yanı uzun ağaçlardan mürekkep olmasıdır. Sokak çocuklarının “HAVUZA
YAKLAŞMAK VE GİRMEK TEHLİKELİ VE YASAKTIR MELİKGAZİ BELEDİYESİ” yazısına rağmen
yazın bu havuza girdiği, bahçenin yürüdükçe karşınıza çıkan bu havuzun bir
sikime benzemediği açıktır. Havuzun biraz ilerisinde “MÜRÜVVET TEKİNER HAYRATI
1994” yazılı bir çeşme mevcuttur. Arkasında K.C.E.T.A.Ş (Kayseri Elektrik A.Ş)
ait 4 dolap şeklinde elektrik kutusu bulunmaktadır. Bahçenin bitimine doğru
“Güven Katlı Otopark” oklarla belirttiği kırmızı tabelası vardır. Ben o
tabelayı geçtikten sonra “Surp Astvadzadzın Meryem Ana Kilisesi” ne uğruyorum
tabi şimdi kütüphane oldu.
Şahsım
bu bahçeyi çok seviyor hemen her gün buradan geçiyorum. Toplam alanı 1600 m2
olan açılış yılı 2000’dir. Şu an birbirine sarılan bir çift gördüm. 2 tane
otobüs durağı vardır. İlave mini terminal durağıdır. Hele şu sur ‘un dibine
çömelmiş çekirdek çiten adama bir bakın sanki sur ‘a sıçıyor. Buradan her gün
Şehir Hastanesi otobüsüne binmekteyim. Aynı zamanda 15 Temmuz Kayseripark,
Talas Anayurt, Erkilet vs. bazı muhtelif otobüsler geçmektedir. Kamelyadaki
oturakların yerle mesafesi 25 cm civarında, yerde oturuyor sanırsınız. Bunun
sebebi kamelyaların, kaldırımlardan çok az aşağıda kalan ayaklarının çimenlere
gömülü olmasıdır. Bahçenin bazı yerlerinde küp gibi üzerinde tahta bulunan,
önünde çiçek veya ağaçlı bilmem neyli kabartma bulunan oturak amaçlı nesne,
sanki yerden sik gibi fışkırmış görenleri hayranlıktan bayıltıyor. Aşıklar
otursun da nereye oturursa otursun. Bu bahçeye kesinlikle Elezerlik, Stase
D’angoisse ve Nevrose de Stase gibi hastalıklı durumların üzerine gitmek için
terapi yöntemi ile gelinebilir. Ve hatta onlara son epithymia ‘ları
sorulabilir. Bu sorunlu tipleri bu bahçe etrafında görebilirsiniz. Tipleri bir
görseniz yüzlerine dahi sıçmak istemezsiniz. Kimler de usayrılımı var Theorie
Topique ‘çilere sormak lazım. ( Eskibey şu an önümden acele acele geçiyor).
Bahçe sakinlerinin önce epithymia ‘larını öldürmesi gerekiyor. El-Kindi’ye
başvurmak gerekebilir. Ondan önce us ’tan şu çığırtkanlık çıkarılması gerekir;
“Her
şeyden evvel Khaos oluştu ve ardından
Bağrı
engin Gaia
Ve
nihayet Eros, tüm ölümsüzlerin en seçkini”
Hesiodus –
Theogonia
Gün
martın 4’ü Aşıklar bahçesinden geçiyorum. Bir gazete aldım. Kayseri Sun Haber,
manşette 33 şehidimiz var. Mekanları uçmağ olsun. İlerliyorum banka uzanmış
göbeğindeki gazeteyi üçgen şeklinde koymuş uyuyan bir adam gördüm. Eşekten
düşmüş gibi yatıyor. Yoğunburç Kültür Evi’nin çay bahçesine gitmekteyim.
Akyel’den ayçöreği aldım. Bu arada Akyel; Kayserinin en berbat pastanesidir.
Yürürken iki liseli gördüm bahçede bankta oturmuşlar oğlan ile kız etrafa mal
gibi bakınıyorlar, çakmak isteyecekler sanırım çekiniyorlar, onlar sormadan ben
uzattım yaktılar sigaralarını, çay bahçesine geldim ayçöreğimi yedim.
Çay-sigara yapıyorum. Burasının beyhude tipli bir aşığı var. Bu malı aslında
ters yatırıp düz sevmek lazım ama boş verin, ismi Dursun, yerinde duramadığı
için dursun diyorlar. Kıvırcık saçlı bir kıza aşık sanırım. Denyo bekliyor
öyle, kız hiç gelmiyor bahçeye, öyle birisi var mı o da meçhul, yine de
bekliyor bizim porsuk surat. Bahçenin en güzide konukları güvercinler, hepsi
mümtaz varlıklardır. Burasının havası geçenlere tuhaf bir his veriyordur. Ben
bir boka benzetemiyorum lakin burada olmaktan tuhaf bir mutluluk duymuyor
değilim. Bu Kültür evinin çay ocağına bakan Ömer abi çok beyefendi, kibar
birisi bana dedi ki “çay iyi değil ama düzeltmeye çalışıyorum” senin canına
gurban abim elinden idrar olsa içerim sen hep böyle nazik ol, daha yeni bir
düşkün yan masadaki cool abiden sigara istedi o da verdi. Kamelyanın bize bakan
kısmında sırtı bize dönük amca yere efsane tükürüyor hepimize ilan-ı temaşa
ediyor. Bu bahçeye gelenleri görseniz eminin benim gibi sizde çok seversiniz.
Bahçeye
Martın 8’i gibi uğradım. Yere düşmüş bacağından yaralanmış küçük çocuk
ağlamaklı fakat kimseye belli etmek istemiyor. Eline aldığı hamburgerle sur ’a götünü
vererek oturdu. Peşine takıldığı sokak köpeği yanına çömeldi boncuk boncuk
dökülen göz damlalarını yalayarak silmek istiyor. Çocuk hamburger ’in içinden
köfteyi çıkarıp köpeğe verdi. Kendisi de boş ekmeği kemirmeye başladı. Yoldan geçen
Honda CRV model aracı tavşan sürüyor, saçının başını yırtan kendini yerlere
yuvarlayan ağzından kusmuklar çıkaran maymuna bakın, medeni hayatın öküzleri
geçerler aldırmaz insan biçiminde yeryüzünün öküzleri. Çocuk ağlıyor anası
suratına bakıp gülüyor, ruhsuzluğun tabloya değil yeryüzüne resmedilişi,
durakta bekleyen işe veya bir yerlere gitmeye çalışan ahmaklar faydayı ölçen
farksızlık (kayıtsızlık) eğrileri bi tarafınıza girsin. O duraktan Azriel
alacak sonsuzluğa götürecek. Mi derken giden her son seferi bilmem kaç defa
kaçırdım. Az önce kepçe operatörü dana buradan geçti dediler. AB’nin sakinleri
gökyüzüne bakıp bir ışık görürseniz ne mutlu size, E ben göremedim de.
Bak
bak uzaktan İlkan geliyor kendisi mitomanik bir vaka o yüzden herkes yanından siktirediyor.
Benle cumhur gerçekleri anlatıyormuş gibi bu götü saatlerce dinliyoruz. Cumhur yavşağı
da çok konuşur yalnız boş konuşmaz. Arada bir İlkan’a sahte gülüşlerle
bakıyoruz fakat fayda yok. Çok bilgili bu kadar bilgiyi al bence birinin kıçına
monte et. Dursun’a bak ellerini kavuşturmuş hala orada kıvırcığı bekliyor
kendisine geçenler de eşekliğin başyaverliği teklif edildi. Eskibey dümbüğü de
kara bahtının rengi gömleğini giymiş volta atıyor. Çıldırtmayın lan beni diye
bağırası geliyor herhalde, dönüyor duruyor bahçede sigara içiyor. Sonra dönüyor
bana bu tiplerin hepsi benim diyor. Gel bir çay iç dedim. Ömer abinin ufak oğlu
Yusuf getirsin dedim. Beyaz şapkasının altındaki gözlerden bana öyle bi baktı
ki bahçe sanki alev aldı âşıklar içinde yandı. Ne diyeyim bok iç o zaman diyecektim.
Götünü döndü gitti.
Karşı
yoldan bahçeye doğru penguen şeklinde yürüyen Vural az önce bankta unutmuş
olduğu siyah çizgili ceketini aldı. O hayatında her şeyi vurarak ve alarak
kazanmıştır. Onda dismorfik bozukluk mevcuttur. Hep gelir kendisi yamacıma
böyle sinsice sokularak kendisinin nasıl göründüğünü bana sordurur sonra uzar. Aralarında
en sevimlisi Vur-Al’dır. Zararsızdır. Kendisinden başkasını pek iplemez yalnız
kendisini düşünmüyormuş gibi yapar. Geçen gözü çama dakikalarca takıldı. Bu arada
dursun yine bekliyor. Dursun gayri dursun diyoruz ama nafiledir.
Eskibey’e
gelince aralarında en karmaşık olanı kendisidir. Diğerlerine göre biraz daha
uysaldır. Pek çevreyi çüküne takmaz. Kendi rahatsızlığını kendisi keşfetti Maladaptive
Daydreaming diyip duruyor. Mal değneği gibi gezer kulağında kulaklık, kafasında
beyaz şapka dilinde de Maladaptive daydreaming. Benimle çok muhatap olmaz,
aslında diğerleri kadar olmaz, ben, bu maladaptive daydreaming dedikçe
açılımına mal değneği diyorum alınıyor, benimle birkaç gün konuşmuyor. Oğlum sen
ben misin diyorum o da olmuyor. Fekat ben eskibeyoğlun da Paranoid bozukluk
görüyorum da kendisine söyleyemiyorum desem buna kıçıyla gülen ben miyim yoksa
a.k’mun bahçesi sakinleri dahil midir? Eskibey iktisattan nefret eder. Gökyüzünün
prensi olmak için yeryüzünün fukarası olmak gerekmiş derdi. Dursun bekliyor
hala, kanadı yok uçmayı bekliyor garip, sen git de ona anlat dedim.
Bir
anda herkes şok! Surlar titriyor. Herkes de muazzam tepki “Olamaz Leopold”
kimse inanamıyor “Leopold Leopold….” Bu surları ne Selçukiler, ne de Moğollar
böyle titretti. Vakur adımlarla yürürken, asalet onun yanında sıçmığa dönmüş
resmen, bahçede herkes donmuş vaziyette güneş ise bulutların arasından aşıklar
bahçesine sahne ışığı veriyor, huzurlarınızda Leopold Stokowski. Herkes trill,
trill, trill. Hep bir ağızdan “geldi ilacımız” dendi. Yüzlerde şaşkın bakışlar
ve trill, trill, trill. Sakın bir de bize Giuseppe Tartini’nin Violin Sonata G minör
“Devil’s Trill Sonata” ile gelmiş olmasın. Kemanın en şerefli yanı vücudumuz hep
trill, trill, trill. İşte bahçemizi tımar etmeye geldi. Buradaki sakinlerin
hepsi Orpheus’çudur. Hep Orpheus’dan ilham alırlar. Yalnız bilmezler ki
hayatları; Yahya Kemal’in Mehlika Sultana aşık 7 genç şiirinin hikayesi
gibidir. Tek isteğim dursun kıvırcığı bulsun. Ne yapayın Orpheus’çu yanım
kurusun. Bu bahçeden geçen hanım efendiler değil de göremediğimiz melekler
ağlar Aegina’ ın hikâyesine, bütün ırz düşmanlarını bu bahçede yakalım trill,
trill, trill.
Eskibeyoğlu
Ahmet Rıza

